Wikipedia

Arama sonuçları

6 Aralık 2024 Cuma

PEARL HARBOR.2

 

PEARL HARBOR.2

1868'de, imparator Meiji zamanında Japonya’da Batılılaşma dönemi başladı, büyük bir çağdaşlaşma gerçekleştirildi. 30 yıl sonra Çin'i yendi ve Uzak Doğu’daki sömürgeci Avrupalılara katıldı. Avrupa ve ABD ile uzun süreli mücadele başladı. 1905 Savaşında Rusya'yı yendi, Mançurya'yı aldı. Pasifik Savaşı başlamıştı. Japon üstünlüğüne sarsılmaz inanç, 1910'da Kore'yi işgal ve ilhak ile perçinlendi. Bu inanç, Japonya'nın Çin Mançurya'sını 1932'de işgal ve ilhak için birincil gerekçe idi. Aşırı militanlar hükümetin kontrolünü ele geçirdi. 1937'de Pekin, Nanking ve Şanghay’ı işgal ettiler, geçiş hükümeti kurdular.

Çin'deki başarılarından ve artan ırkçılıktan cesaret alan askerler, Japon etkisini Asya'nın çoğunda tam kontrolü sağlayacak büyük bir strateji planladı. Sınırları içinde olmayan petrol, kauçuk ve madenler gibi doğal kaynaklara el atılmalıydı. Korelileri, Moğolları, Güneydoğu Asyalıları ve Çinlileri onlarca yıldır Japon yönetimi altında inletmişlerdi. Yetmemişti. Japon ırk üstünlüğü düşüncesi, Batı'nın Japonya'nın saldırganlığına karşı koyma cesaretinden yoksun olduğunu varsayıyordu. Japon düşmanlığı artık ABD'ye yönelebilirdi.

Eylül 1939'da, Hitler Almanyası Polonya'yı işgal ettiğinde, dünyanın dikkati Asya'dan uzaklaştı. ABD Başkanı Roosevelt ve askeri liderler, Hitler'in Japonlardan çok daha büyük bir tehdit olduğuna inanıyordu. Batı, Hitler'in kuzey Avrupa'yı, Fransa'yı, Kuzey Afrika'yı ezmesini dehşetle izliyordu. Sıradaki hedefi, ABD'den yardım arayan İngiltere idi.

ABD, Atlantik ulaşımını korumak için savaş gemilerini Hawaii'den çekme yönünde baskı altındaydı. Amerikan izolasyonculuğu yıllardır güçlüydü. Doğu ve batıdaki büyük okyanuslar, ABD'yi gerçek tehlikeden koruyacak aşılmaz engellerdi. Pasifik'teki varlıklar sadece kaynak kaybı idi.

1940'ta Japonlar, Nazi Almanya ve Faşist İtalya ile Üçlü Pakt'a girdi. ABD liderlerinin çok azı bu tehdidi ciddiye aldı. Tokyo ABD'ye ve İngiltere'ye daha düşmanca hale geldi. Ama, ABD askeri ve sivil liderlerinin büyük çoğunluğu bununla eğlendi: aslana kükreyen bir fare vardı. Hawaii'de, ABD Donanması Pasifik okyanusa yayılmış ada üsleri ve Filipinler'deki üsler de dahil, Amerikan çıkarlarını koruyacaktı. Ancak sıkıcı görevlerdi. Hiçbir tehdit yoktu.

Dünyanın büyük güçlerine karşı savaşı savunan aşırı militanların artan gücüne karşılık, Japonya böyle bir savaşı kazanamayacağını biliyordu, silahlı kuvvetlerini büyük ölçüde güçlendirmek için zaman kazanmalıydı. ABD'ye karşı cesur bir saldırı tasarlandı. 7 Aralık 1941 günü, Japon hava saldırısı ile, Pearl Harbor deniz filosundan 18 gemi battı veya hasar gördü. 188 uçak tahrip oldu, 159'u da hasar gördü, neredeyse hepsi yerdeyken vuruldu.

ABD baskına uğramıştı. Hawaii'deki komutanlar Japonları tehdit olarak görmemişti. Yeni radarları, keşif uçakları veya gemileri konuşlandırmaya gerek duymamışlardı. Japon gemi hareketleriyle ilgili istihbarat raporları görmezden gelinmişti. Honolulu Japon Konsolosluğu'ndaki kuşkulu faaliyetlere aldırılmamıştı. Japon saldırganlığının yalnızca Güneydoğu Asya'ya yayılacağı, Hawaii'nin zaptedilemez bir kale olduğu düşünülmüştü.

Japonların da hataları vardı. Pearl Harbor'a iki saldırıyla yetinmiş ve Japonya'ya dönmüşlerdi. Üçüncü saldırının yapılmaması Japonya'ya ölümcül bir zarar vermişti. ABD Filosu 6 ay sakat kaldı ama uçak gemileri kurtulmuştu. Bu, savaşın tarihini değiştirecekti. Pasifik'te aşırı genişleyen Japonya 4 yıl sonra geri çekilecek, nükleer saldırı sonucu teslim olacak ve günümüze kadar ABD'nin bir vasalı olarak kalacaktı.

Şimdi, günümüzün süper gücü Çin'e bakıyorum...

Çin'in Batıya açılması, 1850'lerde, Portekiz, İspanya, İngiltere, Fransa, Almanya ve ABD ile ticari ve siyasi ilişkiler biçiminde başladı. Süper güç İngilizler her yerdeydi, gümüş para bulamadıklarından, Hint pamuklukları ve afyonunu Çin'e getirip, çay ve ipekle değiştiriyorlardı. Çin, afyon ithalini yasaklayınca, iki büyük Afyon Savaşı oldu. Yenilen Çinlilere yıkım oldu. 5 Çin limanı İngilizlere açıldı, Hong Kong İngilizlere bırakıldı. Misyonerlerin serbest çalışmasına izin verildi. ABD, Rusya ve Fransa'ya aynı haklar tanındı. İngiliz Doğu Hindistan Şirketi 1850-1900 arasında Çin'i kontrolü altına aldı.

Çin, yabancıları ülkelerinden atmayı denediyse de, ayaklanmalar Batılılarca bastırıldı. Avrupa teknolojilerini uygulamayı denedi, ama Japonlar gibi başaramadı. Konfüçyüsçü din adamlarının güçlü muhalefeti engellenemedi.

1894 Çin-Japonya savaşında Çin ağır bir yenilgiye uğrayınca, Avrupalılar bundan da yararlandı. Çin her Avrupa ülkesinin ayrı egemen olduğu, deniz ve demiryolları işlettiği bölgelere ayrıldı. Çin tarihinin en onur kırıcı dönemini yaşadı. Kore'nin bağımsızlığını tanıdı, Formoza (Tayvan) Adasını Japonya'ya vermek zorunda kaldı.

Misyonerlerin öldürüldüğü 1908 Boxer ayaklanmasını Batılılar yine bastırdı, koşullar daha da ağırlaştırıldı. Sun Yat Sen "milliyetçilik, demokrasi ve sosyalizm" ilkeleriyle, Tongmen Hui İhtilalci Birliği'ni kurdu. 1911 devrimiyle 2.000 yıllık Mançu Qing hanedanlığı sona erdi. 1912'de Çin Cumhuriyeti kuruldu. General Yuan Shikai Başkan seçildi, Tongmen Hui İhtilalci Birliği parti haline gelerek Kuomintang adını aldı ve en büyük parti olarak meclise girdi. Ancak, Başkan Yuan Kuomintang'ı yasakladı, 1914'te meclisi kapattı ve kendini diktatör ilan etti. Kuomintang Kanton'a kaçarak, direnişi sürdürdü. Yuan 1916'da ölünce, yıllarca süren ve halkın daha çok ezildiği iç savaş başladı. Çin sembolik olarak Birinci Dünya Savaşına girince, Japonya Şanghay dahil bir çok şehri işgal etti.

1921'de, Mao Çe-Tung önderliğinde Komünist Partisi kuruldu. 1923'te, Çarlık rejiminin yıkılmasından sonra kurulan Sovyetler Birliği, Çin üzerindeki tüm haklarından vazgeçti. Milliyetçi Kuomintang ve Komünist Parti Japonya'yı kovmak için birleşti.

Sun Yat Sen 1925'te ölünce milliyetçilerin başına Çan Kay Şek geçti. Kanton'da ulusal hükümeti kurdu. Japonlarla savaşarak Şanghay dâhil birçok yeri geri aldı. Çin'in büyük bir bölümüne egemen oldu ve komünistlerin yardımıyla savaş ağalarını yendi.

1927'de, Mao Komünist Partisi hükümet kuvvetleri ile çarpışmaya başladı. Çan Kay Şek komünistleri Şanghay'dan sürdü. Pekin'e ilerledi, Çin Cumhuriyeti'nin lideri oldu. Aynı yıl Mao Çin Kızıl Ordusu'nu kurdu, gerilla harekatına başladı. Japonlar Mançurya'yı işgal etti. Jinggang dağlarında Çin Sovyet Cumhuriyeti kuruldu ve Mao başkan seçildi.

1934'te, Milliyetçi Parti komünistleri çembere aldı, ama Mao bunu yardı ve "uzun yürüyüşü" başlattı, Çin Kızıl Ordusu 13 bin kilometre yol yürümüş ve çarpışmak zorunda kalmıştı. 90.000 kişi açlık, kış ve firarlar yüzünden 20.000'e inmişti. 1936 Japon işgalinden sonra komünistler ve milliyetçiler anlaşarak Japonlara direnme kararı aldı ve başkomutan Çan Kay Şek oldu. 1937'de Pekin, Nanking ve Şanghay'ı ele geçiren Japonya bir geçiş hükümeti kurdu. Başkent Nanking'de 250.000 Çinli Japonlarca katledildi.

1943'te Batılılar milliyetçi Kuomintang'ın Japonya ile barış yapmasını engellemek için bütün ayrıcalıklarından vazgeçti. 1945'te İkinci Dünya Savaşı bitti, Japonya yenildi. Çin, ABD desteği ile Sovyetlerin boşalttığı Mançurya'yı işgal etti. Komünistler Mançurya'ya egemen oldu. ABD açıkça milliyetçileri, Sovyetler ise dolaylı olarak komünistleri destekledi.

1947'de iç savaşın son aşaması başladı ve komünistler üstünlüğü sağladı. 1949 Şubatında Pekin'in alınması ve Nanking bozgunu ile Çan Kay Şek yenildi. Komünistler Çin Halk Cumhuriyeti'ni kurdu. Mao başkan seçildi. Çan Kay Şek Kuomintang milliyetçilerini Tayvan'a kaçırdı ve Milliyetçi Çin Cumhuriyeti kuruldu.

1950'de kadınlara eşit haklar verildi, toprak ağalarının toprakları köylülere dağıtıldı. İlk Beş Yıllık Plan’la köylüler kooperatifleşmeye başladı, köylülere bir miktar arazi verildi. Başlangıçta göz yumulan özel kesim devletleştirildi. Ağır sanayi üretimi ikiye katlandı. İlköğretim 24 milyondan 64 milyona, orta öğretim 1 milyondan 6 milyona, yükseköğretim üç katına çıkarıldı. Sağlık reformu yapıldı.

Çin 1951'de Kore’ye saldırdı ve Birleşmiş Milletler'den dışlandı…

1956'da "yapıcı eleştiri"ye izin verildi, ama gazeteler ve posterler partiyi eleştirmeye başlayınca uygulamaya son verildi. Soğuk Savaş’ta uygulanan ABD ambargosu ve Mao'nun içe dönük siyaseti Çin'i dünya ticaretinden soyutlarken, ağır askeri harcamalar refahı kısıtladı. Mao'nun Büyük Hamle'si (1958-1960), dev tarım ülkesini bir kaç yılda sanayileştiremedi. Çelik komünlerinin üretimi kalitesizliği aşamadı. 1959-1962 kuraklığı da bu başarısızlığa katkıda bulundu ve kıtlık sonucu 15 milyon kişi öldü.

Mao, Sovyetler Birliği'nde Stalin sosyalizminin amacından saptığını görerek, bürokratik kadrolarda büyük değişim yaptı. Tüm okullar ve üniversiteler yeniden düzenlendi. 1966-1976 arasındaki Kültür Devrimi Çin'i baştan aşağı değiştirecekti, ama olmadı. 1976'da Mao öldüğünde, ekonomik ilerleme kaydedilememişti, kişi başına düşen milli gelir sadece 126 Dolar, kişi başına yıllık harcama 74 Dolar ve Çin'in dünya ticaretindeki payı % 0,4 idi.

Tayvan 1971'de Birleşmiş Milletler üyeliğinden atıldı, yerine Çin Halk Cumhuriyeti alındı…

Mao'dan sonraki “İkinci Nesil” başladı. Deng liderliğinde ideoloji yerine ekonomiye öncelik verildi, tarımda, dış ekonomik ilişkilerde ve kamu yönetiminde köklü değişiklikler yapıldı. 1978'deki Dört Modernizasyon Programı ile; Tarım, Sanayi, Bilim-Teknoloji ve Savunma alanlarının 1985'e kadar çağdaş koşullara kavuşturulması öngörüldü. 600 milyar dolarlık program Çin'i yabancı sermaye bulmaya yöneltti. Japonya ile 60 milyar dolarlık Ticaret Antlaşması ile Barış ve Dostluk Antlaşması imzalandı. ABD ile de ekonomik iş birliği yapıldı. Ekonomik ve siyasal yumuşama başladı, kapılar yabancı sermayeye açıldı, piyasa ekonomisi uygulanmaya başladı.

1988'de, iş gücü ağırlıklı imalat sanayisi ülkeye çekilecek, dışarıdan alınan hammadde işlenecek ve ihraç edilecek biçimde düzenleme yapıldı. Hong Kong imalat sanayinin % 80'i Güney Çin'e taşındı ve ihracat merkezli yeni ekonominin temelleri kuruldu. 1993'e kadar 1800'ün üzerinde özel bölge oluştu.

1993'te Jiang Zemin üçüncü nesil yönetici olarak işbaşına geldi. işletmelere karları üzerinde söz hakkı tanındı. 1997'de küçük ölçekli Kamu İktisadi Teşekküllerinin binlercesi özelleştirildi. 20 yıl önce mutlak yoksulluk sınırı altındaki 250 milyon insan 42 milyona indi. 2001 yılında batılıların isteğiyle Dünya Ticaret Örgütü'ne üye olması, Çin'i dış dünyaya yaklaştırdı, birçok yasa ve düzenleme standartlaştırıldı, gümrük vergileri büyük ölçüde azaltıldı.

2003'te seçilen Devlet Başkanı Hu Jintao dördüncü nesil oluyordu. Çin şahlandı, komünizm ve liberal ekonomi kurallarını uygulayan "karma" bir yapıya kavuştu. Özel sektörü öne çıkaran ve özel mülkiyete gelişigüzel el konmasını engelleyen hükümler anayasaya eklendi. Çin dünya ticaret listesinde üçüncü sıraya yerleşirken, dış kaynaklı yabancı yatırımlar 60 milyar ABD Dolarına ulaştı. Dünyanın 500 büyük şirketinden 400'ünün Çin'de yatırımı 600 milyar doları aşmıştı. Şanghay dünyanın en büyük limanı özelliğini Rotterdam'dan aldı.

Çin Merkez Bankası, 2008'de, 1 trilyon 800 milyar dolar rezervi, ABD ekonomisinin teminat akçesi gibi tutuyordu. ABD Çin'in ekonomik büyümesini finanse ediyordu. Çin, 2014'te, satınalma gücü paritesi ile, 17,6 trilyon dolar ile ABD milli gelirini yüzde 1 oranında aştı.

Şi Cinping, 2013'te Devlet Başkanı görevine getirildi. "Çin Rüyası" (büyük uyanış), Şi Cinping döneminin siyasal söylemi oldu. Putin ile Batı'nın çıkarlarına karşı çıkabilecek, güçlü bir işbirliğine başladı. Çin 2040'ta dünyanın en büyük ekonomisi olmaya adaydı. ABD-SSCB rekabetinde, SSCB'nin yenildiği ve Batı'nın kazandığı doğru değildir. Soğuk Savaş, Batı ile Sovyetler Birliği arasındaki bir mücadeleydi ama sonunda Çin kazandı.

Çin’in yükselmesi, ABD’yi korkutuyor. Pasifik’te güç dengeleri değişmeye başladı. Çin’in küresel ayak izleri artıyor. Büyük ticaret hacmine sahip devlet şirketleri dünyada, özellikle gelişmekte olan ülkelerde milyarlarca dolarlık altyapı yatırımları yapıyor. Kuşak (karadan) ve Yol (denizden) Girişimi ile ulaşım, doğal kaynaklar, ileri teknoloji minerallerinde denetimini ve ticareti artırıyor. Havada uydularla yayılıyor, deniz dibi madencilikte atılım yapıyor, uzay yarışında ABD'ye yetişmeye çalışıyor. Rusya ile artmaya devam eden dostluğu, enerji alanında işbirliği, ŞİÖ ve BRICS+ gelişimleri de ABD’yi ve Batı'yı kaygılandırıyor.

Çin, 90 yıl önce, Japonya’nın askeri güç kullanarak yaptığı ölümcül hatadan ders almış gibi. Bunun yerine ekonomik, siyasal ve teknolojik güçlerle örümcek ağı biçiminde ilerliyor, askeri gücünü yedekte tutuyor. Nükleer savaş olasılığını da elbette dikkate alıyor.

Batı, 2008 sonrası ekonomik krizler, 2019 COVİD salgını, 2022 Ukrayna Savaşı, pahalı enerji, yükselen otoriterlik ve gerileyen demokrasi gibi şoklarla sarsılmayı atlatamadı.

90 yıl önceki Japonya’nın yerine günümüzün Çin'i farklı bir Pearl Harbor uyguluyor. Belki de tersine bir Pearl Harbor.2 ABD ve Batı tarafından gelebilir.



ŞRÖ 7 Aralık 2024



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder