Petro, Lenin, Gorbaçov, Putin I
Kasım 2016
Şaban
Recai Öztürk
sabanreco@gmail.com
Kısa tarihi
Rusya'nın
bilinen tarihi 400’lerde
batıdan Rusya topraklarına giren Slav kabileleriyle başlıyor. Bu
yıllarda Ruslar gölgededir. Karadeniz’in
kuzeyine egemen olan birçok Türk
devleti vardır sahnede…
428-
470 arasında Hollanda ve
Danimarka’ya kadar uzanan Avrupa’daki
ilk Türk Devleti Batı Hun İmparatorluğu
gibi...
468-965
arasında Batı Göktürklerin
devamı olan ve yöneticileri Musevi
dinini kabul eden Hazar Türkleri
gibi...
552-
803 arasında Kafkasya ve
Karadeniz’in kuzeyinde devlet kuran
Avarlar gibi...
670’te
Hazar Denizi ile Tuna arasında yerleşen Bulgar
Türklerinin kurduğu Volga
Bulgarları’nı görüyoruz. Kazan
yakınlarındaki Bulgar şehrini başkent
yapmışlar. 921’de
İslâmiyeti
kabul ediyorlar. 1237’de
Moğolların hâkimiyetine giriyor,
Altınordu Devleti kurulduktan sonra,
Bulgar Hanlığı adıyla bir eyalet
oluyor. Daha sonra Kazan Hanlığına
dâhil ediliyor ve 1552’de
Rus egemenliğine giriyorlar...
Bitmedi.
900’ler-1091 arasında
Hazarlarla ve Macarlarla
savaşan, Ruslara yardım eden, Don,
Dinyeper ve Tuna vadilerine egemen olan Peçenekler
yükseliyor...
Peçenekleri
bozguna uğratan Kıpçaklar (Kumanlar,
Polovestler) da var sırada...
Çöllerden
çıkıp soğuk bozkırlara ve dağlara gelen İslam
dini de bölgeyle ilgili. 641’de
İran’dan sonra Güney
Kafkasya’ya ulaşıyor. 737’de
Hazar İmparatorluğu’na bağlı Kuzey
Kafkasya, Emevi İmparatorluğu’nun
bir parçası haline geliyor.
İlk
Rus devleti 862’de
İskandinavyalılar tarafından Novgorod’ta kurulmuş. Yani bölgeye
geldikten dört asır sonra… 20 yıl sonra başkent 882’de
Ukrayna Kiev’e taşınmış.
Ruslar
Bizans’ın başkenti Konstantinopolis’i (İstanbul’u) ilk kez
907’de
kuşatıyor.
İslam
bölgede genişlemeye devam ediyor, 922’de
Sibirya’ya, Rusya’nın kuzeyine ve
doğusuna yayılıyor. Hıristiyanlık
ise ilk defa 957’de
Rus hükümdarı Olga tarafından kabul edilmiş, Birinci
Vladimir 989’da
resmi din olarak Doğu
Ortodoksluğuna girmiş. Böylece bölgede
Bizans kültürü egemen oluyor.
1169’da
başkenti Moskova yakınlarına taşımışlar.
Rusya’ya,
Moğolların kuzey krallığı olarak
1242’de
kurulan ve zamanla Türkleşen Altınordu
İmparatorluğu egemen olmuş.
Moğolların ve İslamın Rus siyaseti
üzerindeki biraz etkisi olmuş ama kültür, din ve sosyal etkisi
ciddi değil.
1271’de
Moskova başkent olmuş.
1380’de
toparlanıyorlar. Dimitri Donskoi Tatarları
yenerek Moskova Büyük Dükü ünvanını almış.
1395’te
Timur’un dev Altınordu
İmparatorluğu’na vurduğu ağır
darbe, Rusya’nın güçlenmesine hız kazandırıyor. Ama Altınordu
İmparatorluğu içinden çıkan
bağımsız İslam
Hanlıkları, günümüz Rusya’sının neredeyse tüm bölgelerini
egemenliklerine alıyor. Osmanlı ile
ilişkiler başlıyor. 1453’te
Bizans’a son veren Fatih Sultan
Mehmet, Kırım Hanlığını
imtiyazlı beylik halinde Osmanlı Devletine
bağlayıp, vergi yerine her yaz Ruslar üzerine akınlarla
görevlendirmiş.
Bu yıllarda
Üçüncü (Büyük) Ivan (1462-1505)
çevre ülkelerini ilhak ederek Rusya’yı güçlendiriyor. Roma ve
Konstantinopolis’e ilave olarak Moskova “Üçüncü
Roma” olarak nitelenmiş. Moskova prenslikleri ve büyük
dükleri yönetimindeki Rusya, 1480’de
Altınordu
Hanlıklarının egemenliğinden
kurtulmuş. Türk ve Müslüman
Hanlıklar 1500’lerde
Ruslar tarafından ortadan kaldırılıncaya kadar, İslam
Rusya’da çoğunlukta olmuş. Fakat Papalığın
kardinal ve papaz heyetleri Rusları Türklere karşı kışkırtınca,
Rus Knezlikleri birleşip Çarlık dönemi başlamış. Rus çarları
kendilerini Bizans’ın varisi saymışlar.
Volga-Ural
bölgesi Rusların eline geçen ilk bölge. Korkunç İvan
(Dördüncü İvan) ilk çar olarak, 1552’de,
bölgedeki en güçlü devlet Kazan Hanlığı’nı
(Tataristan) yenmiş ve Volga
bölgesi ile Hazar Denizi’nin
yolları Ruslara açılmış. 1553’te
Sibirya’yı işgal başlamış.
1556'da Astrahan
Hanlığı Moskova'ya bağlanmış. Ama Kırım
Hanlığına karşı başarılı olamamışlar. Sonra batıya
dönmüşler, Baltık Denizine ağırlık
vererek Litvanya’ya girmişler. İsveç
ve Polonya ile savaşta önceleri
başarılı olmuş ama sonra yenilmişler.
Korkunç
İvan iç karışıklar üzerine baskıcı bir politika ile
muhaliflerini öldürmüş. Ama bu arada Rus ekonomisi ağır bir
darbe almış. Korkunç İvan'ın ölümünden sonra iç
karışıklıklarla Rus Çarlığı
yıkılmanın eşiğine geliyor. İşe İsveç
ve Polonya'nın da karışmasıyla
iktidar boşluğu ortaya çıkıyor.
1589’da
Rus
Ortodoks Kilisesi
diğer Ortodoks
Kiliselerinden bağımsızlığını ilan
etmiş.
Romanov Hanedanı
Bolşevik
Devrimi’ne kadar Rusya tarihine imza atan Romanovlar adlarını
Roman Yurev'den (ö. 1543) alır.
Osmanlı
gibi…
Polonya’nın
Rusya'yı işgali sırasında Romanov ailesinden Mihail Fyodoroviç
1613’te
çar seçiliyor ve 1917’ye
kadar sürecek 304 yılık hanedan başlıyor.
Zor
ve sancılı bir süreç aşılmaya çalışılıyor…
Şimdi
Rusya’nın yakın tarihine geçiyorum…
Büyük
toprak kaybına rağmen İsveç (1617)
ve Polonya ile (1618)
barış yapıldı. Rusya bütün Avrupa'yı
sarsan Otuz Yıl Savaşları’nın dışında kaldı.
Ruslar
1667'de Kiev'i ele
geçirdikten on yıl sonra Kırım
Hanlığı ile Ukrayna arasındaki
topraklara saldırınca İlk Osmanlı-Rus
savaşı başladı. Osmanlı ordusu 1677-1678
Çehrin Seferinde Rusları ve yardımcısı Lehlileri
yendi. Moskova elçilerinin bir daha Osmanlı
ve Kırım topraklarına
saldırmayacaklarına yeminle söz verip bir antlaşma imzaladığı
Kırım Hanı, Edirne'de sefer hazırlığı yapan Merzifonlu Kara
Mustafa Paşa’yı ikna ederek Bahçesaray Barışı
adıyla anılan ilk Osmanlı-Rus Antlaşmasını
imzalattı (11 Şubat 1681).
Merzifonlu
Paşa burada belki de hem tarihi, hem de kendi yazgısını
değiştirebilecek bir fırsatı kaçırdı bana göre…
1683
İkinci Viyana bozgunu Avrupa’nın
Osmanlılara karşı savunma durumunun sonu oldu ve Doğu
Sorunu, Eastern Question ya da Şark Meselesi”nin birinci kısmı
bitti. Rusların beklediği büyük fırsat çıktı.
Papalık-Avusturya-Venedik-Lehistan
(Polonya) gibi Akdeniz'den
Baltık'a yayılan Katolik
devletlerin Osmanlı aleyhine kurduğu Kutsal
Birlik’e, 1686’da
Ortodoks
Rusya da katıldı. Başında Papa
olan birlik Türkler’e karşı tüm Hristiyan
devletleri harekete geçirmeye çalışacaktı. Rusya’yı bir dünya
gücü yapacaklarının farkında değillerdi.
Yeni
bir Haçlı Seferi’ydi bu…
Bu
dönemde, Rusya ilk imparator Büyük (Deli) Petro'nun
(1689-1725)
gayretleriyle kuvvetlendi. Petro modern Avrupa
gücünü yarattı; Batı kültürünü yerleştirdi, Miladî
Takvim’i kabul etti, Rus alfabesini eski Slavcadan bugünkü
şekline kavuşturdu, orduyu Avrupa
standartlarına göre düzenledi, Kiliseyi Çar’a, devlete bağladı,
eğitimi çağdaşlaştırdı, yeni başkent Petersburg’u
(Petrograd, Leningrad) inşa etti. Osetya-Alanya'nın başkentine
verilen "isim" olan Vladikavkaz (Kafkas'a hükmet)
ilkesini koydu.
Vladivostok
(Doğuya hükmet) gibi...
Kutsal
Birlik devletlerinin Osmanlı ile savaşından
cesaret alan Çar Petro 1695’te,
Sibirya'dan gelen tarihi kürk ticaret
yolunun Karadeniz, Akdeniz
ve Avrupa’ya sevk merkezi zayıf Azak
Kalesine saldırarak ele geçirdi. Türk gölü olan Karadeniz'de
Ruslara bir
pencere açıldı.
Ancak, Azak Denizinin, Karadeniz'e
açılan boğazdaki Kerç Liman Kalesi Osmanlının elinde
olduğundan, Rus donanması Karadeniz'e
çıkamıyordu. 1699
Karlofça Antlaşmasından
sonra, Osmanlı Devletiyle savaşı göze alamayan Rusya, 1700'de
imzalanan İstanbul Antlaşmasıyla barışa razı oldu. Antlaşmayla
Azak Kalesi ve çevresi Ruslara bırakıldı. Ruslar
İstanbul’da daimî bir elçilik bulundurmaya başladı.
Avrupa
gezisinde Osmanlılara karşı yeni bir ittifak girişiminden netice
alamayan Deli Petro, Karadeniz
yerine Baltık Denizine yöneldi ve
İsveç'le Büyük Kuzey Savaşını
başlattı (1700-1721).
Başlangıçta Ruslar mağlup oldu ise de Poltava’da (1709)
savaş Rusların lehine döndü. Bu arada Rusların Osmanlı hududuna
da tecavüzü üzerine, 1711’de
Osmanlı Rusya'ya sefer düzenledi ve Prut Irmağı boyunda Ruslar
mağlup oldu. Rus ordusu antlaşma isteğinin kabulüyle imhadan
kurtuldu. Azak Kalesi ve çevresi
Osmanlılara geri verildi ve aşağı Özü boyundaki Rus
kaleleri yıktırıldı.
Ruslar
ikinci kez kefeni yırttılar…
Deli
Petro'nun kızı Anna zamanında, Osmanlılar ile
Venedik-Avusturya savaşlarını fırsat bilen Ruslar,
Avusturya-Rusya ittifakını yeniledi. Ruslar Osmanlı ordusunun
Avusturya cephesinde bulunmasından faydalanarak, Kırım batısındaki
Özü Kalesini alıp, Kırım'a girdi, 1736'da
ikinci defa Azak Kalesini zapt etti. Savaş 1739
Belgrad Antlaşmasıyla sona erdi. Azak Kalesi yıkılıp, Azak
bölgesi Osmanlı-Rusya arasında tarafsız saha ve müstakil
Kabartay ülkesi de iki devlet arasında
tampon tutuldu, Ruslar Karadeniz'den son kez uzaklaştırıldı.
Romanov
Hanedanı “Sıcak denizlere açılmak” hedefinden vaz geçmiyordu.
Rusya’yı
Avrupa gücü yapan Alman asıllı
Çariçe İkinci (Büyük) Katerina (1762-1796)
oldu. 30-35 milyon nüfuslu halkının yüzde doksanı köylü idi ve
16-17 milyon köylü yüzbin soylunun kölesiydi. Çariçe Rus
soylularını güçlendirdi, sanat, edebiyat ve eğitimde önemli
gelişmeler kaydetti, Yahudileri
belli bölgelerde topladı, Kafkasların
Ruslaştırılmasını tamamladı. Osmanlı, Rusya'nın Lehistan’a
(Polonya)'ya yerleşmesine engel olmak için Rusya'ya sefer açtı.
Rus ordusu işgal ve zulümden kaçıp Osmanlı Devletine sığınan
aileleri izledi, uğradıkları köy ve kasabalardaki silahsız
ahaliyi katletti ve bu seferin açılmasına neden oldu. 1769’da
Kırım Hanı Giray Güney Rusya'da Rusları yendi ve 100 binden
fazla esir aldı. Fakat gelişmeler Osmanlı Devletinin aleyhine
oldu.
Beş
yıl süren savaş 21 Temmuz
1774 tarihli Küçük Kaynarca Antlaşması’yla
bitti. İlk kez, ahalisi Müslüman
ve Türk olan topraklar elden çıktı, 300 yıldır Anadolu'nun
kuzey kalesi Kırım Hanlığı
bağımsız olma kaydıyla koparıldı. Bazı Karadeniz kıyıları
Ruslara bırakıldı.
Artık
Ruslar Karadeniz'e rahatça
çıkabiliyordu…
Sonra,
sözde müstakil Kırım Hanlığını 1783’te
işgal ederek kadın ve çocuklarıyla 30 binden fazla Türk'ü
öldüren Ruslar, 1784’te
Kırım'a resmen egemen oldu. Rus
zulmünden kaçan birçok Kırımlı, Osmanlı toprağına göç
etti.
Osmanlı,
Kırım'ı Rusların işgalinden kurtarmak için, Birinci
Abdülhamid zamanında Rusya'ya sefer düzenledi. İkinci
Katerina Avusturya
İmparatoru İkinci Josef
ile Bizans-Yunan
projesinin uygulanması ve Osmanlı Devletinin parçalanması için
ittifak yaptı. Avusturya'nın, savaş
açması üzerine, Osmanlı iki cephede savaşmak zorunda kaldı ve
ağır yenilgiye uğradı. Avusturya ile
1791 Ziştovi
Barışı imzalanarak Belgrad geri alındı. Ruslarla 9
Ocak 1792’de imzalanan Yaş Antlaşmasıyla Kırım
Hanlığı tamamen Rusya hâkimiyetine girdi.
Rusya,
1700’lerin
sonlarından itibaren Fransız, İngiliz
ve Alman yatırımları sayesinde bir
imparatorluk inşa etti. 1789’da
Odesa’yı işgal ettikten sonra, Çariçe İkinci Katerina
bu bölgenin valiliğine Fransız
asılzadesi Richelieu Dükü Armand’ı getirdi.
Ruslar reformlarda
Müslümanları
da unutmadı. Rusya Müslümanlarının
talebi üzerine, 1789
yılında Rusya Müftülüğü
kuruldu.
Bu
arada Üçüncü Selim de Osmanlı’da ıslahat çabaları
başlattı, ama bu Rusya'yı telaşlandırdı. Birinci Aleksander,
Slavlık propagandasıyla Balkanları
karıştırdı, Osmanlıya tabi Sırbistan'ı
isyana teşvik etti. Belgrad 13
Aralık 1806'da
düştü. Ruslar Besarabya ile Tuna ağzındaki kaleleri istila etti.
Romanovlar
durmak nedir bilmiyordu. Kafkaslar’a
da ilerlediler…
Türk
asıllı Kaçarlar zamanında İran ile
ilk Savaşı başlatarak 1801’de
Gürcistan’ı ilhak eden Ruslar,
1807'de Arpaçay'ı
geçerek Kars’a saldırdı. Kars'taki Osmanlı askerlerinin ve
ahalinin cansiperane savunmasıyla Rus taarruzu püskürtüldü.
Ruslar Arpaçay ötesine çekildi.
Ruslar
durmadı elbette…
1810’da
Ahılkelek üzerinden saldırıyla Ahıska şehrini kuşattı, ama
Osmanlı direnişi ve salgın hastalığa dayanamayıp Tiflis'e geri
çekildi. Ertesi yıl üçüncü kez taarruzla Ahılkelek Kalesi’ni
ele geçirdi.
Bu
sırada Almanya'yı istila eden Napolyon
Bonapart'ın Moskova seferi üzerine, Rusların isteği ile
Osmanlı-Rus savaşına son verildi. 1812
Bükreş Antlaşmasıyla; Kuzey Boğdan Ruslara, Güney Boğdan
Osmanlı Devleti’ne bırakıldı. Kalelerinde Osmanlı askeri
bulundurmak şartıyla da Sırbistan'a
idari özerklik verildi.
Napolyon
orduları 1812’de
Moskova önlerine kadar geldiyse de, yoğun kış şartları
nedeniyle geri çekilmek zorunda kaldı. İngiltere
ve müttefikleri Prusya, Avusturya
ve Rusya, Napolyon’u Waterloo’da bozguna uğrattı. Rus
ordularının hızla batıya ilerlemesi ve kazanılan zafer Rus
Çarlığını Avrupa'nın önde gelen devletleri arasına
soktu.
Çar
Birinci Aleksander, Napolyon savaşlarında Rusya’nın
üstlendiği ağır yükten ve başarılardan aldığı güçle 1815
Viyana Kongresi’nde, şu teklifte
bulundu: 1. Türkleri Avrupa'dan (Balkanlardan) atalım. 2. Türkleri
Anadolu'dan atalım. 3. Türkleri, Orta Asya steplerinde açlık,
hastalık, katliam ile çıktıkları yerde yok edelim.
Doğu
Sorunu, Eastern Question- Şark Meselesi’nin ikinci yarısı
başladı. Bu dönem, Osmanlı’nın Avrupa’dan
çekilmesinin başlangıcı olacaktı…
Birinci
Aleksander Napolyon’u yendikten sonra tutuculuğa
yöneldi ve reformların çoğunu geri aldı. Rahipler, masonların
Çarlık Rejimini yıkmak için komplo düzenlediklerini iletince Çar
1822’de mason
localarının kapattı ve örgütün yasadışı sayıldığını
ilan etti. Masonlar
yeraltına indi.
Aleksander
üç yıl sonra hastalıktan öldü. Yerine çekişme, entrikalar ve
kaosla genç Çar Birinci Nikola (1825-1855)
geçti. Devrimci askerler ve bazı siviller 1825’te
başkent St. Petersburg'da Çar'ın sarayına yürüdü. Çatışmada
devrimciler yenildi, liderleri tutuklandı ve asıldı. Subaylar,
entelektüeller ve yazarlardan oluşan bu grubun çoğu, üç yıl
önce Çar Aleksander’in yasakladığı Mason
locaları üyeleriydi. Aralarında ünlü yazar Kont Puşkin
de yer alıyordu.
Çarlık
için alarm zilleri çalıyordu. Sanki yüz yıl sonrasının
provasıydı bu ayaklanma. Komünist değildi elbette, Fransız
Devrimi’nin rüzgârlarıydı…
Çar
Birinci Nikola daha sonra çeşitli reform ve bağımsızlık
hareketlerini bastırdı; İran,
Osmanlı, Polonya ve Kafkasya
üzerine seferler düzenleyerek iyice güçlendi. Ama ekonomisi
Avrupa ile rekabet edemiyordu.
Bu
yıllarda Osmanlı İmparatorluğu da sallanıyordu…
Sultan Mahmut 1826'da
Yeniçeri Ocağını kaldırdı, Fransa-İngiltere,
Rusya müttefik Haçlı donanması Osmanlı-Mısır
donanmasını Navarin'de 1827’de
yaktı, böylece Osmanlı kara ve deniz kuvvetlerinin büyük bir
bölümünü kaybetti. Bunu fırsat bilen Rusya, 1828'de
Boğazlar ve İskenderun körfezini elde edip, Akdeniz'e
inme hayaliyle savaş ilan ederek, Rumeli ve Anadolu cephesinden
harekete geçti. Sekizinci Osmanlı-Rus Savaşı 1829’da
bitti. Edirne Antlaşması ile Rumeli'de Tuna ağzındaki kaleler
Ruslara bırakıldı, Prut Nehri sınır
kabul edildi. Yunanistan bağımsızlığını
ilk kazanan Balkan devleti oldu. Anadolu
cephesinde Rusya'ya
ilk defa toprak verilerek, Kars vilayetinin Çıldır, Ardahan ve
Deskof kuzeyinden sınır çizildi. Çerkesler Rus egemenliğine
girdi, efsane lider Şeyh Şamil’in öncülüğünde Kuzey
Doğu Kafkasya’da baskı ve katliamlara direniş başladı.
Harp
tazminatı olarak 11,5
milyon Felemenk altının yedi yılda taksitlerle
ödenmesi kararlaştırıldı. Osmanlı’nın Avrupa’ya
borçlanmaya zorlanması başladı.
1828’deki
İkinci Rus-İran Savaşı sonunda,
Aras’ın kuzeyi galip Rusya’ya geçti. Katolikos Aratarakes
60 bin kişilik bir Ermeni kuvvetinin
başında Ruslar safında savaştı. Rus Ermenistan’ı
doğdu ve Ruslarla Ermenilerin kaderleri
birleşti, Erivan Hanlığı, Nahcıvan Ermeni
Eyaleti ilan edildi. Eçmiyazin Kilisesi Rus nüfuzuna girdi, Rusya,
Boğazlar üzerinde denetim ve Akdeniz'e inme yönünden büyük
kazançlar sağladı.
Mısır
Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın 1831
ayaklanması ve 1833
KÜTAHYA Antlaşması da Rusya ile ortak kaderimizin önemli bir
kilometre taşı oldu. Mısır sorunu
geçici olarak çözüldü, fakat kendini güvende hissetmeyen İkinci
Mahmut Rusya'yla HÜNKÂR İSKELESİ Antlaşması’nı imzaladı.
Rusya Boğazlar üzerinde büyük avantaj sağladı,
Karadeniz'deki güvenliğini artırdı,
Boğazlar sorunu ortaya çıktı.
1838
Baltalimanı Anlaşması’nı, Osmanlı-İngiliz
Serbest Ticaret Sözleşmesini, 1839’da
Mehmet Ali Paşa’nın Mısır’da
bağımsızlığını ve Tanzimat Fermanı’nın Batı’nın
zoruyla ilanını hatırlıyorum.
Bu
yıllarda Avrupa’da neler oluyordu?
İmparatorluk
ile ulus devlet çatışmalarını görüyoruz. 1830
ve 1848
ihtilallerini, mutlak monarşiden meşruti monarşiye ve
oradan da parlamenter demokrasiye geçişin arandığını
okuyoruz. Sanayi devriminin ortaya çıkardığı işçi
sınıfının sosyal yapılarda önemli bir dönüşümü
zorlarken, ticaret ve sanayide gücünü arttırmakta olan
burjuvazinin, yani esnafların, zanaatkârların ve
tüccarların da siyasi etkinliğini büyüttüğünü
unutmuyoruz.
Bir
de mukayese yapıyorum: 1789
ve 1830 ihtilalleri
burjuva ihtilaliydi, 1848
ihtilali de sanayileşen ülkelerdeki işçi sınıfının
eseri olmuştu.
Boğdan
ve Eflak prensliklerini ele geçirmek isteyen Rusya nedeniyle 1853
Dokuzuncu Osmanlı-Rus Savaşı, Kırım savaşı çıktı. Fransa
ve İngiltere Osmanlı Devletinin
yanında yer aldı. Ruslar ne zaman İstanbul’a yaklaşsa,
İngiltere karşısına çıktı,
Osmanlı yandaşı gibi davrandı, tavizler aldı, güçlendi. Rusya
apaçık kaybedendi, Kırım'daki kazanımlarını savunamaması
zayıflığını ortaya koymuştu.
Kırım
savaşı Rusya'yı iyice yaralamıştı ve 20 yıl içerisinde
ülkeyi daha kötü durumlar bekliyordu…
1855’te
Çar İkinci Aleksander tahta geçti.
Rusya
30 Mart 1856 Paris
Antlaşması ile toprak ve çok fazla maddi kayba uğradı,
teknolojik olarak geri kaldığını anladı. Silah Sanayi
ağırlıklı bir sanayileşmeye önem verdi. 1870’lerden
itibaren Alman yardımlarıyla
yatırımları artırdı. Yabancı sermayeyi teşvik etti.
Ordularının yetersizliğini gidermeye başladı. Osmanlı
azınlıklarına karşı Slavlık ve Ortodoksluk propagandasını
arttırdı.
Batı’da
kaybeden Rusya, Doğu’da kazanıyordu. Batılılarla birlikte, İki
büyük Afyon Savaşında yenilen Çin’de
1858 anlaşmasıyla
bazı haklar elde etti.
Kafkaslar’da
ayaklanma 34 yıldır devam ediyordu. Sonunda, 1859’da
Şeyh Şamil (1797-1871)
esir düşünce Dağıstan (Çeçenistan
ve İnguşetya) teslim oldu. 1864’te
Çarlık Çerkesleri zorunlu sürgüne yolladı, 1,5 milyon insan
Karadeniz’e açıldı, Adıge
Çerkeslerinin 12 boyundan biri yok oldu, 500 bin Çerkes hastalık,
kıtlık ve açlıktan öldü.
1861’de
kölelik kaldırıldı, ama Rus şehirleri sanayileşme olmadan ve iş
imkânı yaratamadan büyüyordu. Rusya Kafkasların
kalanını, Orta Asya’yı ve
Sibirya’yı işgal etti. 1860’ta
Pasifik’teki Vladivostok (Doğu’ya
hükmet) limanı ve 1890’larda
Trans-Sibirya Demiryolu açıldı.
1867’de
tarihte görülmeyen bir olay yaşandı. Kırım Savaşı sonrası
hazinesi boşalan Rusya, Alaska’yı
7,2
milyon $’a ABD’ye
satmak zorunda kaldı.
Ruslar
1868’de
Buhara, Semerkant ve Türkistan’ı
işgal etti, bu kültür merkezleri 1991’e
kadar Rus egemenliğinde kalacaktı.
Osmanlı,
1870’te,
Rusya’nın baskısıyla Bulgar
Kilisesi’nin bağımsızlığını tanıdı ve Bulgarların
yoğun olduğu bölgeler Bulgar
Ekzarhlığı yönetimine verildi, diğer bölgelerdeki Ortodokslar
üçte ikilik çoğunluğu sağladığında, Rum
Patrikhanesi’nden ayrılıp Bulgar
Ekzarhlığı’na geçebilecekti.
1874–81’de
Çarlık karşıtı terör olayları artıyor. Karşı önlemler
alınıyor. Alarm çanları artık daha yakından geliyor…
Ama
bunlara rağmen Çarlık gözünü sıcak denizlerden ayırmıyor.
1877'de Osmanlı
Devletine savaş açıyor. Tarihe 93 savaşı olarak geçen bu savaş
1878 Yeşilköy
Antlaşmasıyla bitti. Bu antlaşma ile Bulgaristan
bağımsızlığını kazandı. Ama İngiltere
ve Avusturya'nın etkisiyle imzalanan
Berlin Antlaşmasında Balkanlar’da
Rusya'nın kazancı sınırlandırıldı, Osmanlı’nın zararı
azaltıldı, ama Timur’dan sonra 475 yıldır aldığı en
ağır yenilgi oldu. Ruslar Ermenileri
resmen korumaya aldı, İngilizler
Kıbrıs’ın idaresini ele geçirdi.
Erzurum (Köprüköy’e kadar) Ruslara verildi.
Devrimciler
Çar İkinci Aleksander’i 1881’de
öldürüyor, yerine Üçüncü Aleksander geçiyor.
İçerde
kazanlar kaynıyor, ama Rusya yine
durmuyor. Büyümek istiyor, kabına sığamıyor. 1880'lerde
Hazar’ın doğu kıyısındaki Türkmen
topraklarını işgal ediyor. Kuzeyden Batı
Türkistan’a inen Rus Çarlığı
ile Hindistan’dan, Afganistan’a,
Güney ve Batı
Türkistan’a ilerleyen İngiltere
arasındaki Büyük Oyun
Afganistan tampon devlet yapılarak 1883
Londra Anlaşması ile sonuçlanıyor. Orta
Asya'daki Rus-İngiliz
mücadelesi, 1885’te
nüfuz sınırlarının tespitiyle yatıştırılıyor.
Almanya,
Avusturya ve İtalya;
Rusya'ya karşı üçlü ittifak
kurunca, Rusya da 1891'de
ekonomik ve askeri ilişkileri geliştirmek için Fransa'yla
bir ittifak kuruyor.
1800’lere
dönüp baktığımda, Rus
kültürü, müziği, edebiyatı ve sanatının dünyaya Dostoyevski,
Tolstoy, Gogol ve Çaykovski’leri verdiği
dönem olduğunu görüyorum.
Son
Rus çarı İkinci Nikola (1894-1917)
dönemi başlıyor. 23 yıl iktidarda kalmak fena değil, ama çok
zor yıllar var önünde. Babası gibi zorba değildi, zayıf,
yumuşak karakterli olduğu için birçok olayın önüne
geçemeyecekti.
1900’de
Sosyalist Devrim Partisi (SR) kuruluyor.
1903’te
Rus Sosyal Demokrat İşçi Parti (RSDLP)nin ilk kongresinde
Bolşevikler ve Menşevikler arası
bölünme başlıyor.
1904
Entente Cordiale İttifakı ile
İngiltere ve Fransa
dünya sömürgelerini ve etki alanlarını paylaştı, buna Rusya da
dahil oldu.
Almanya'ya
karşı duydukları ortak korkunun yansımalarıydı bu ortaklık.
Rusları
İstanbul’dan uzak tutan İngiltere,
1907’de
Ruslarla yaptığı gizli anlaşmayla bu politikasından vazgeçti.
1908’deki
gizli Reval (Tallinn, Estonya) görüşmesinde İstanbul Ruslara vaat
edildi.
Osmanlı
da karışıyordu…
İttihatçılar,
Sultan’ın izlemiş olduğu pasif politikadan dolayı
imparatorluğun bölündüğü yönünde yoğun bir propaganda
dönemine girmişler ve bu propaganda sonucunda İkinci Meşrutiyet’i
ilan ettirip, dönemin sultanı İkinci Abdülhamid dönemini
resmi olmasa da fiilen sona erdirmişlerdi. Perde arkasında
İngilizlerin olduğu daha sonra
anlaşılacaktı. 1909’daki 31 Mart Ayaklanması’ndan sonra
Almanlarla yakınlaşan Sultan Selanik’e
sürgüne gönderildi. İttihatçılar fiilen
iktidardaydı artık. Onlar da İngilizlere
dönmek isteyecek ancak kabul edilmeyecekti.
Osmanlı’nın
parçalanması gerekiyordu…
1915’te
İngiltere, Fransa
ve Rusya arasındaki bir anlaşmaya göre, İstanbul ve Boğazın iki
kıyısı, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı’nın Avrupa
kıyısı Rusya’ya veriliyordu.
Adım
adım ilerleyen Ruslar, Karadeniz’den
sonra Boğazlar’ı da alacak ve Ege’ye
açılacaktı.
1916’da
yine bu üç ülke arasında imzalanan gizli Sykes-Picot
Anlaşması da Osmanlı’nın Arap
vilayetlerinin paylaşımını içeriyordu.
1900’lerin
başına geri dönüyorum…
Avrupa’da
savaş tamtamlarının sesi duyuluyordu.
Almanya dışlanıyor, Avusturya-Macaristan
Orta Avrupa'ya sıkışıyor, Osmanlının
petrol bölgelerindeki toprakları değer kazanıyordu. Birinci
Dünya Savaşı yaklaşmıştı.
Rusya,
Uzak Doğu’da da rahat durmuyordu.
İçerdeki sorunlar yine gereken uyarıyı yapamamıştı. Gücünü
dağıtmaması gerekirken, bunun tersini yapıyordu. Japonya
ve Çin ile birçok antlaşma
imzalayarak Sahalin ve Kuril adalarıyla Amur Vadisi gibi önemli
noktaları ele geçirdi. Kore’deki
Çin-Japon
mücadelesinde Çin'in yanında yer
aldı. 1900
Boxer Ayaklanmasında Rus askeri Mançurya'ya
girince, Japonya ile rekabet sıcak
savaşa döndü. 1904
Şubatında Japonya
Port Arthur'daki Rus harp gemilerine saldırdı ve Rus-Japon
Savaşı başladı. Bir seri ağır mağlubiyetler ve içerdeki
devrimci hareketler Çar İkinci Nikola’yı barışa zorladı
(1905).
Rus
halkı ile Romanov Hanedanı arasında iplerin kopmasına
Rus-Japon Savaşı’nda yaşanan
başarısızlıklar neden oldu. 9 Ocak 1905’te,
Çar’ın istifasını isteyen halka Çar muhafızlarının
(Koşaklar, Kazaklar) ateş açması sonucu binlerce kişi öldü,
binlercesi yaralandı. Tarihe kanlı ‘Kanlı Pazar’ diye geçen
bu olaydan sonra kitlesel şiddet olayları yayıldı. Dağıtılan
Devlet Duma’sı Finlandiya’da
toplandı ve halkı vergi vermemeye, askere gitmemeye çağırdı.
Sonuçta 1905
Devrimi başarısız oldu. ‘Devrim’ ancak 1907’de
yenilgiye uğratılabildi.
Çanlar
çalmaya devam ediyordu…
Japon
yenilgisi Rusya’daki gerilemeyi tetikledi. Haziran 1905’te
Karadeniz’deki Potemkin savaş gemisinde isyan çıktı. Ekim
1905'te başlayan
demiryolu işçileri grevi genel greve döndü ve Petersburg
Sovyeti'nin kurulması ile devrimci hareket en yüksek noktasına
ulaştı. Zor durumda kalan Çar İkinci Nikola meşruti
bir anayasa ve seçilmiş bir meclis sözü verdi. Bir süre sonra
işçi hareketi bastırıldı. 1906
seçimlerinde liberal ve sol muhalefet mecliste çoğunluğu
elde etti. Köklü reformlar istediği için çarlık hükümetiyle
ters duruma düşen ilk meclis iki ay geçmeden dağıtıldı.
1907’de
seçilen ikinci meclisin de ömrü üç ay oldu. Köylülere ve
azınlıklara seçme hakkının verilmediği seçimlerle seçilen
üçüncü ve 1912’de
seçilen dördüncü meclis genelde çarlık hükümetinin
politikasını destekledi. Bu arada 1911’de
Başbakan Stolypin öldürüldü.
Osmanlı’daki
İkinci Meşrutiyet ile aynı zamanda benzer siyasal gelişmeler…
İmparatorlukların
sonu yaklaşıyor…
Siyaset
böyle gelişiyor. Peki, Rus ekonomisi ne durumdaydı?
1914’e
gelindiğinde, madenciliğin % 90’ı, petrol çıkarmanın % 100’ü,
kimya sanayinin % 50’si ve tekstil sektörünün % 28’i
yabancıların elinde idi. Diğer yatırımlar için de çok
fazla dış borç alınmıştı. Rusya, yabancı yatırımcı
ve borç veren kuruluşlara büyük tavizler vermek zorunda
kalmıştı. Ama Rus ekonomi ve sanayisi Avrupa
ve ABD seviyesine yaklaşamıyordu.
1913’te
ihracatın % 63’ünü tarım ürünleri, % 11’ini kereste
oluşturuyordu, kişi başına sanayileşme, Almanya’nın
dörtte birinden, İngiltere’nin
altıda birinden azdı. Nüfusun % 80’i tarımla uğraşıyordu,
kalanların çoğunun da tarımla ilgisi vardı. 1890-1914
arasında nüfus 61
milyon artarak 177 milyona ulaştı. 1913’te
orduya 970
milyon ruble ayıran
Rusya, sağlık ve eğitime 154
milyon ruble ayırabildi.
Çar’ın
“Bize yardım etmelisiniz” diyen bakışlarını İngilizlerin
kaçırdığını düşünemiyorum. Ama bir yandan da Rusları
pohpohluyorlar. Sanki uçuruma doğru bile bile itiyorlar. Sanatta ve
edebiyatta bu kadar güçlü insanlar çıkaran Rusların bu derecede
kör olmaları da mantıklı değil. Gel de komplo teorilerine
inanma!
Çar,
elbette bu gelişmelerden sonra ayağını denk almıyor ve açıldıkça
açılıyor…
Uzak
Doğu'da Japonya ile savaşa son
veren Rusya, 1906'dan
sonra Balkanlar üzerinde nüfuz
kazanmak için Avusturya ile mücadeleye
girince, İngiltere ve Fransa'nın
yanında Birinci Dünya Savaşına giriyor. 1914’te
Osmanlı Devleti’nin Almanya ve
Avusturya'nın müttefiki olarak savaşa
girmesiyle de Kafkasya'da yeni bir cephe
açmak zorunda kalıyor. Boğazların açık olmasına bağlı ikmal
desteğini yitiriyor. Önemli derecede silah ve mühimmat sıkıntısı
çeken Rus orduları 1915’te
batıda birbiri ardına ağır mağlubiyetler alıyor.
Akla
bir soru geliyor. Berbat durumdaki Ruslar Sarıkamış’ta nasıl
galip geldiler?
Aslında
galip gelemiyorlardı. Sarıkamış’taki Rus birliklerinin komutanı
arkalarının çevrildiğini düşünerek doğuya kaçmıştı.
Sayıları çok azalan Osmanlı birlikleri biraz daha şanslı
olsalardı, ikmal biraz daha destek verebilseydi, tarih
değişebilirdi.
Ruslar
bu muharebeyi kazandılar, ama gerçekten çok şanslıydılar…
Çin’de
Sun Yat-San
liderliğindeki devrimcilerin 1911’de
iki bin yıllık Qing
hanedanını yıktığını ve cumhuriyetin
ilanını hatırlıyorum. İmparatoriçe 1901’de
öğretimde batılı konuların yer almasına, Silahlı Kuvvetlerde
düzenlemelere, 1908’de
meşrutiyete, 1909’da
meclise ve seçimlere reformlara razı olmuştu. Ancak, bunlar
yetmedi, askerler iktidarı ele geçirdi, milliyetçiler ve
devrimciler de yeraltına indi.
Osmanlı,
Rusya ve Çin
hanedanları aynı tarihlerde benzer sorunlar yaşıyor. Rastlantı
işte…
Hiç yorum yok:
Yeni yorumlara izin verilmiyor.