Rusya’da Gorbaçov dönemi
Kasım 2016
Şaban Recai Öztürk
sabanreco@gmail.com
http://srecaio.blogspot.com
Brejnev dönemi,
ülke içinde atalet ve durgunluk, uluslararası ilişkilerde, Afganistan'a
asker göndermek dışında, istikrar ve rahatlama dönemi olarak görülebilir. Aşağılık
yaşam biçimi olan kızından ve damadından dolayı yıpranan Brejnev 1982’de öldü
ve yerine sırasıyla yolsuzluğa ve örgütlü suçlara savaş açan Yuriy Andropov (1982-84)
ve Konstantin Çernenko (1984-85) geçti. SSCB iktisaden çökmüş, açlık ve sefalet baş
göstermişti. Politbüro şefleri Sekreterlik makamında ecelden (!) ölüyordu.
Hayır, burada
komplo demeyeceğim. Paranoyak görünmek istemiyorum.
Sıra Son Komünist
Parti Genel Sekreteri, glasnost (açıklık) ve perestroyka (yeniden yapılanma) diyen
Mihail Gorbaçov'a gelmişti. Gorbaçov 3 yıllık bir fetret döneminden sonra 1985 Martı'nda
başa geçti. Toplumsal, siyasi ve ekonomik reformlar ile nükleer silahların kontrolü,
bölgesel politikalar ve Üçüncü Dünya ülkeleriyle ilişkileri öne çıkararak harekete
geçti. Ancak parti teşkilatının batağa battığını iyi bildiğinden, Andropov
kadar yolsuzlukların üstüne gidemedi.
Çarlık zamanını
eleştirirken kullandıkları silahlar, şimdi kendilerine çevrilmişti…
Reagan "Yıldızlar
Savaşı Projesi"ni ortaya attığında Gorbaçov Sovyet sisteminin durduğunu
ilan etti. Sovyetler'in gücü kalmamıştı. Gorbaçov "Eğer glasnost ve perestroyka
yoluna gidilmeyecek olursa, Sovyet rejimi ve Rusya ayakta kalamayacak"
dedi. Kızılordu ve KGB destekledi ama en büyük direnç idari ve yargı
bürokrasisinden geldi. Askerler Sovyetler'in bu mali güçle ABD'yle rekabet
edemeyeceğinin farkındaydı. Birinci sınıf bir ordu, ikinci sınıf bir toplum ve üçüncü
sınıf bir ekonomi yürüyemezdi. Halk harcamaları finanse edemezdi. KGB’nin gelecek kestirimine
göre köklü reformlar yapılmadığı takdirde Sovyetler trajik bir yenilgiye
uğrayacaktı. Gorbaçov, entelektüel gücünü de seferber ederek Sovyet toplumunu
ikna etti. Otoriter rejimin baskıları altında bunalan çok sayıda aydın onu destekledi,
köklü reformların ve değişimin önünü açtı.
1987’de glasnost
ve perestroyka politikasını başlattı. Aralık 1987'de süper güçlerin
silahlanmasını büyük ölçüde azaltan INF (Orta Menzilli Nükleer Güçler)
anlaşmasını imzaladı.
1989 Ocak’ta Siyonist
"B'nai B'rith" örgütü, 12’nci şubesini Moskova'da açmaya karar verdi.
"Trilateral Komisyon"un Henry Kissinger dahil "as takımı"
da Moskova'ya gitti. Başlarında David Rockefeller vardı. "Sovyetler'e,
dünya ekonomisine ortak olma, Dünya Bankası’na ve IMF'ye üyelik teklif edildi. Doğu
Avrupa'daki bağımsızlık hareketlerinde SSCB'nin sesi çıkmadı.
“Yahudiler her
yerde!” demek istemiyorum, sık sık. Ama bu atılımın “Tek Dünya Devleti” idealine
giden yolda, önemli bir rakibin daha arkada bırakıldığının açık beyanı olduğunu
söyleyebilirim. Faşizmin elenmesinden sonra komünizm de tarihin çöplüğüne
süpürülüyordu…
15 bin askerini
kaybeden Sovyetler Birliği sekiz yıllık savaştan sonra Afganistan’dan çekilmek
zorunda kaldı. Son askerlerini de 15 Şubat 1989'da geri çekti. Bu macera çok
pahalıya patladı, ekonomik ve siyasi sistemi çöktü, Soğuk Savaş'ın 'süper'
ülkesi bu savaştan sonra parçalandı.
1 Temmuz’da
Komünist Parti Gorbaçov'un perestroyka politikasını onayladı. Sovyetler'de
ekonomi çökme noktasına gelmiş, büyük zorluklarla karşılaşılmış, eşgüdüm
sağlanamamıştı. İnsan hakları, temel hak ve özgürlükleri temel alan glasnost politikasında
da sorunlar çıkmıştı. Glasnost halkın tercihli istemleri olarak öne çıkmışken, ABD'nin
tüm olanakları ile tetiklemesiyle kontrolden çıkmış ve patlama noktasına
varmıştı. Talepler ulusal güvenliği yok edecek aşamaya gelmişti. Glasnost’un
temelinde, önceleri halktan gizlenen yönetim hatalarına ve siyasi yanlışlıklara
dikkat çeken medyanın özgürleşmesi vardı. Sovyetler'deki yüzden fazla etnik
grubun yarattığı "uluslar problemi"nin en büyük sorun olduğu açıklandı.
Toplumsal ve politik hayata sıkı denetimin, özellikle Kafkasya ve Orta Asya'da tepkileri
artıracağı iddiaları doğru çıktı. Ekonominin korkunç durumu açığa çıkınca, Sovyetler
1990 Kuveyt krizinde uysal bir şekilde ABD'ye ses çıkaramadı ve Almanya'nın
birleşmesine direnemedi. SSCB dağılıyor,
güç dengesi kalkıyor ve Batı yeniden rakipsiz güç odağı oluyordu...
1991 önemli bir
tarih, ayrıntı gerek...
17 Mart
referandumunda % 77 seçmen Rusya Federasyonu için evet oyu kullandı. 12
Haziran’da Sovyetler Birliği'nin on beş cumhuriyetinden en büyüğü Rusya
Federasyonu'nda başkanlık seçimleri yapıldı. Oyların yüzde 57'sini alan ayyaş Boris
Yeltsin, Rusya tarihinde halkın oylarıyla seçilmiş ilk başkan oldu.
1991 başında kızılorduyu
Litvanya'ya gönderme kararı nedeniyle, radikaller, ordu ve KGB'nin sıkıştırmalarıyla
Gorbaçov'un makamı savunulamıyordu. Gorbaçov'un SSCB'yi kurtarma çabaları
cumhuriyetlerin liderleri tarafından boşa çıkarıldı. KGB, ordu ve partideki muhafazakârlar,
endişeyle değişimi durdurmak ve harekete geçmek istiyordu. 19 Ağustos'ta Gorbaçov
tatildeyken, SSCB Acil Durum Komitesi bir darbe ile Gorbaçov'un makamını
elinden aldı. Başkan yardımcısı Gennadi Yanayev başkanlığındaki 8 üyeli Olağanüstü
Hal Komitesi yönetime el koydu. Gorbaçov Kırım'daki yazlık evine hapsedildi. Rusya
Federasyonu lideri Boris Yeltsin ve halk darbeye karşı koyunca Olağanüstü Hal
Komitesi feshedildi ve darbeciler 21 Ağustos’ta ülkeyi terk etti. Aynı gün
Sovyet parlamentosu Gorbaçov'u yeniden başkanlık görevine getirdi. Darbeye direnen
Moskova Komünist Partisi'nin düşük başkanı Boris Yeltsin sivrildi.
19 Ağustos 1991
günü Rusya Federasyonu Başkanı Yeltsin’in tank üzerine çıkarak önlediğini
sandığımız darbede Amerikan “erken uyarı sistemi” devreye girmişti. ABD Moskova
Büyükelçisi Jack Matlock, darbe planını 1991’in Haziran’ında öğreniyor. Gorbaçov’u
uyarıyor. Gorbaçov başta ciddiye almıyor, gülüyor. Ama daha sonra yayımlanan
kitaplardan öğreniyoruz ki, KGB Başkanı’nın Rus Savunma Bakanı ile yaptığı
konuşmayı Amerikan gizli servisi dinliyor, ABD Başkanı Bush, bu görüşmeyi, Rusya
Federasyonu Başkanı Yeltsin’e bildiriyor.
Erken uyarı sonuç veriyor. Ve darbe
önleniyor...
Hayal gücüne güvenmenizi salık veriyorum burada...
Ekim 1991’de sekiz
cumhuriyetle bir ekonomi anlaşması ve Aralığın ilk haftasında da Rusya, Beyaz
Rusya ve Ukrayna'nın katıldığı ve Bağımsız Devletler Topluluğu'nun temellerini oluşturan üçlü bir
anlaşma imzalandı. İzleyen günlerde Sovyetler Birliği'ni meydana getiren Baltık,
Orta Asya ve Kafkasya’daki cumhuriyetler bağımsızlığını ilan etti. 15 bağımsız
cumhuriyette ilk çok partili seçimler yapıldı. 8 Aralıkta Rusya Federasyonu, Beyaz
Rusya ve Ukrayna bir araya gelerek Bağımsız Devletler Topluluğu’nu kurdu. 17
Aralık 1991'de Gorbaçov ile Yeltsin Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin 31
Aralık 1991'de resmen dağıtılmasına karar verdi. Gorbaçov emekliye ayrıldı ve
yerine Yeltsin devlet başkanlığına getirildi. Baltık Cumhuriyetleri hariç
bağımsızlıklarını ilan eden diğer cumhuriyetler Bağımsız Devletler Topluluğu'na
katıldı.
Komünizmi
kurtarmaya çalışan Gorbaçov’un harap sistemi reform gayretleri başarısızdı. Rusya’da
komünizm son buldu, Sovyet halkı
yarım özgürlüklerin yerine daha fazla istedi ve sistem çöktü.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği tarihe karıştı…
Sovyet-ABD Soğuk Savaşı ve silahlanma yarışı bitti, SSCB dağıldı, savaşsız, işgalsiz ve
müdahalesiz olarak çökertildi...
Gorbaçov’un
yerine, Yeltsin gelince önemli bir sorun çıktı. SSCB'nin yıkılışıyla Avrupa'daki
komünist devletler sistemden ayrılabilirdi, ama Kafkasya ve Orta Asya’daki Türk
ve müslümanlar ne olacaktı? Rusya Federasyonu içindekilerin bağımsızlıkları da
sorun çıkarabilirdi.
Burada ABD ile Rusya Federasyonunun çıkarları uyuşuyordu. ABD
ve Rusya birlikte hareket etmeliydi. Orta Asya'da radikal islam yayılırsa Orta
Doğu’yu da etkileyebilirdi.
Şimdi biraz
duralım ve Çeçenistan konusuna değinelim...
Önce kısa bir bilgi ile parantezi açalım...
Kafkasya’nın
etnik ve din olarak Ruslarla bir akrabalığı yoktur. Balkanlar gibi Slav kökenli
değillerdir. Gürcüler ve Ermeniler hariç, Rusların kadim düşmanı Osmanlı
Türkleriyle etnik ve dini bir yakınlık söz konusudur. Kuzey Kafkasya Etnik olarak
“Çerkes”tir. Bolşeviklerin “Böl, yönet” uygulamasıyla önce Kabardeyler ve Çerkesler
olmak üzere ikiye; daha sonra da Kabardeyler, Adigeler ve Çerkesler olmak üzere
üçe ayrılmışlardır.
Kafkaslar’daki hâkimiyet
Ruslar için kolay değildi. Bağımsızlıklarına ve ananelerine bağlı Kuzey Kafkasyalılar,
Rusların yayılmacı politikalarına boyun eğmemiş, mücadele yolunu seçmişlerdi.
Ruslar davalarından, Kuzey Kafkasyalılar özgürlüklerinden vazgeçmeyince ortaya
400 yılı aşkın kanlı mücadeleler çıkmıştı.
Parantezi kapatıyorum ve Çeçenlere geçiyorum...
Rusların
belalısı Çeçenler Kuzey Kafkasyalıların önemli bir unsurudur. Ruslar Çeçenistan'ın
başkenti Grozni’ye "çirkin ve korkunç" adını vermişler. Çeçenler her
bağımsızlık fırsatını değerlendirmiş, isyanları üstün hasımlarının zayıf zamanlarına
denk getirmişler.
Bolşevik İhtilâli, bağımsızlık heveslerini körükleyince, 1918'de Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti
kuruluyor. Ama bu genç cumhuriyet "Rusya bölünmez" sloganı ile gelen
Beyaz Ordu'nun saldırısına uğradı hemen. Yardım için Dağıstan'a gelen Osmanlı
ordusu, başarılı olmasına rağmen, Ateşkes Anlaşması gereğince çekilmek zorunda
kaldı. Daha sonra Beyaz Ordu da çekildi. Ancak bundan sonra petrol ve ham madde
zengini Kafkasya kızılordunun işgaline uğradı. Bolşevikler, zalim bir politika
izleyerek Kafkasya’yı kontrol etti. Bu nedenle Cumhuriyet daha fazla dayanamadı,
Haziran 1920’de dağıldı. 1930'da dirilir gibi oldular, ama tekrar yenildiler.
Sovyet Anayasası
uyarınca özerk cumhuriyet İkinci Dünya Savaşında Almanlar geldiğinde yine bir
fırsat yakaladığına inandı. Ruslardan kurtulmak için Nazilerle birlikte olunca,
Çerkesler Orta Asya'ya sürüldüler.
Yağmurdan
kaçarken doluya tutulmuşlardı ne yazık ki…
Çarlar ve Sovyet
liderleri bölgede tam bir sömürge siyaseti izlemiş, ekonomik ve kültürel gelişimi
engellemişlerdi. Çerkesler tarıma elverişli olmayan dağlık bölgelere sürülmüş,
ovalara Kazaklar yerleştirilmişti.
1940'tan önce, Çeçenistan
SSCB petrolünün yarısını üretmişken bugün yüzde bir bile değil; ama petrol hâlâ
orada. Dört trilyon doların yattığı Hazar petrolleri de ülke üzerinden
naklediliyor.
Stalin yönetimi 1944’te
Çeçen ve İnguş halkının yarısını katletti, kalanları da Kazakistan steplerine sürdü. Avrupa Birliği 2004’te
bu soykırımı tanıdı, ancak bu soykırım Müslümanların gündemine girmedi. 780 bin
Çeçen sürgün ve toplu katliamın muhatabı kılınmış, 400 binden fazla Çeçen
ölmüştü.
Kruşçev yurtlarına geri dönmelerine izin verdi ve 1957'den
itibaren yokluğa, açlığa,
sefalete, kışa ve Rus zulmüne karşı varlıklarını koruyarak topraklarına döndüler.
1991'de bir fırsat daha çıktı. Güney
Kafkasya’da Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan bağımsız olurken, Kuzey Kafkasya
Özerk Cumhuriyetleri bağımsızlıklarını kazanamamışlardı. Rusya Federasyonu’na
bağlı yedi özerk cumhuriyet kurulmuştu: Adigey, Karaçay-Çerkes,
Kaberdey-Balkar, Kuzey Osetya, Çeçenistan, İnguşetya ve Dağıstan.
Çeçenistan, Sovyet Hava Kuvvetleri generali Cehar
Dudayev’in referandumla Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra 1991'de bağımsızlığını
ilan etti. Ruslar doğrudan müdahale etmektense, Rusya yanlısı muhalefeti
örgütlemeyi denedi. Ama verdikleri silâh ve mühimmat bağımsızlık yanlısı
Çeçenlerin eline geçti.
1994’te Yeltsin’in
emriyle Birinci Çeçen Savaşı başladı. Bir tank tümeni, "Çeçenistan'da
anayasal düzeni hâkim kılmak ve Rusya'nın toprak bütünlüğünü korumak, Dudayev'i
makamından indirmek" üzere kullanıldı. Rus ordusu Çeçenleri birkaç günde yenecek,
Grozni'yi bir paraşütçü taburuyla iki saat içinde ele geçirip Çeçen Cumhuriyeti'ne
son verecek, anayasal düzeni yeniden tesis edecekti. Ama 1996'da İki yıllık
kirli savaştan sonra arkasında on binlerce ölü, viraneye dönmüş bir Çeçenistan
ve iki yüz bini Rus, üç yüz elli bin göçmen bırakan kızılordu, ağır zayiatla geri
çekildi.
Rus güçleri 1997’de
Hasavyurt Anlaşması'yla tahliye edildi, ama anlaşma hayata geçemedi, Çeçen
sorunu çözüm olmadan 1999 İkinci Çeçen Savaşı'na kadar devam etti.
Bu arada 1998’de,
Tatarlar da Rusya’dan ayrılmaya çalıştı. Referandumda yüzde 62’si bağımsızlık
yönünde oy kullanınca Yeltsin “Yutabileceğiniz kadar özerklik alın” dedi ve güç
kullandı. Uluslararası toplum Tataristan’ın bağımsızlığını tanımadı.
Rus Borsası ve
ekonomisi 1998’de çökmüştü. Günlük maliyeti beş milyon dolar olan Çeçenistan
savaşının ekonomik yükünün hafifletilmesi amacıyla IMF Rusya'ya önemli miktarda
kredi verdi. Rusya'nın Ekim 1999'da 370 milyon dolar, Kasım 1999'da da 800
milyon dolar geri ödemesi varken, IMF'ten bu dönemde 1 milyar dolar kredi alması
anlamlıdır.
1999 Mayıs'ında,
Batılıların onayıyla Bakû-Supsa petrol boru hattı açıldı, Kasım’da Türkiye, Azerbaycan,
Gürcistan, NATO şemsiyesinde, Bakû-Ceyhan boru hattına karar verdi. Bu sırada Şamil
Basayev'in Dağıstan'a girmesi, Rusları
çok telaşlandırdı. Moskova bombalamalarından
Çeçenleri sorumlu tutarak, Grozni'yi yok eden ve diğer şehirleri de enkaz
yığını haline getiren güçlü bir saldırı başladı. Rusya 2000’in ilk aylarında Çeçenistan'ı tamamen kontrole aldı.
Putin Çeçenistan sayesinde çok puan topladı ve Yeltsin emekliye ayrıldı.
2002’de savaşın bitirilmesini isteyen Çeçen
isyancılar Moskova’da bir tiyatroda 763 kişiyi rehin aldı. Hükümet güçleri gaz
kullanınca 100 insan öldü. Çeçenler 2003’teki referandumda tekrar Rusya’dan ayrılma kararı verdi. Rusya bazı hakları
verdi ama bağımsızlığı tanımadı, Çeçen ayrılıkçıları askeri harekâtla etkisizleştirmeye
başladı. Eylül 2004’te Beslan Okul ve Moskova Metro baskını, iki Rus uçağının kaçırılması, Çeçenistan sorununun bitmediğini
gösterdi. 2005 ve 2006’da Şamil Basayev ve Çeçenlerin son sembolü Aslan Mashadov öldürüldü. Çeçen topraklarına giren Rus ordusu kısa sürede ülkeyi yeniden
işgal ettiyse de 'teröristlerin kökünü' kazıyamadı.
Çeçen
direnişi İslamileşti ve radikalleşti…
Ramazan
Kadirov’un Çeçenistan Başkanı
olmasıyla, küçük çatışmalar hariç, durum sakinleşti. 2009’da Çeçen topraklarında 80 bin Rus askeri ve onlara yardım eden
binlerce Çeçen vardı. Çeçen direnişçiler şehirlerde,
köylerde, kasabalarda ve dağlarda direnişe devam etti.
İnguşetya ve Dağıstan’da
da bağımsızlık mücadelesi hız kesmedi. Resmi kaynaklara göre Çeçenistan`da en az 500, İnguşetya`da
ise binin üzerinde direnişçi mücadeleye devam ediyordu.
Rusya 16 Nisan
2009’da, Çeçenistan’da 10 yıldır
süren Antiterör Operasyonuna son verilmesi kararını aldı. Rus askerleri aşamalı
olarak çekildi. Moskova yanlısı Çeçen
lider Ramazan Kadirov, dağlarda sadece 70 ayrılıkçının kaldığını ve duruma
tümüyle hâkim olduklarını söyledi.
2010’dan
itibaren sistematik bir şekilde yeniden yapılanma ve yenileme yapılmaktadır.
Yine de cumhuriyetin güney bölgelerinde ve dağlarda düzensiz çatışmalar devam
etmektedir.
Çeçenlerin
çoğu, yerel kültürde derin kökleri olan Sufi geleneğinin takipçileri. Kuzey
Kafkasya Vahhabileri ise temiz İslam'dan uzaklaşma olarak gördüğü Sufiliğin yok
edilmesini istiyor.
Efsanevi lider Dudayev,
kendisine Türkiye’den gönderilen uydu telefonu yerinin CIA
tarafından Rusya’ya bildirilmesi
ile öldürülmüştü. Çeçenler, bu
cinayeti unutmadı.
Öcalan’ın da ABD
tarafından Türkiye’ye verildiğini hatırladım.
İstanbul'da
öldürülen Çeçen komutanları da…
SSCB dönemindeki
15 federal cumhuriyetin altısı Müslüman idi. Hepsi 1991’de bağımsız olan, Tacikistan
(İran-Fars kökenli) dışındaki beşi Türk kökenliydi: Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan,
Özbekistan (Eski uygarlık merkezlerine sahip) ve Azerbaycan. Diğer dokuz
federal cumhuriyette ise bazı Türk toplulukları yaşamaktaydı. Rus Federal
Cumhuriyetinde 16 özerk cumhuriyet ve beş özerk bölge (oblast) bulunuyordu.
Altı özerk cumhuriyette, Özerk Tatar, Başkırt, Çuvaş (Eski Volga Bulgarları), Dağıstan
ve Sibirya’daki Yakut Cumhuriyetlerinde Türkçe konuşulurdu.
Tekrar Yeltsin Rusya’sına
dönüyorum...
Devrimin 70. yıl
kutlamalarında Stalin ve yoldaşlarını sert bir dille eleştiren Gorbaçov,
1989`da perestroika ve glasnost politikalarıyla Sovyetler Birliği’nin
dağılmasını sonuçlandıracak süreci başlatmıştı. Doğal olarak da başta ABD olmak
üzere Batı onu alkışlıyor, destekliyordu. Çünkü kapitalizmin baş düşmanı toplumculuk
(sosyalizm) ideolojisi ve dolayısıyla uluslararası devrimci hareket yok
oluyordu. Gorbaçov`un Sovyetler`i dağıtma projesi komünistler tarafından
engellenmeye çalışıldığında ortaya Gorbaçov`un Moskova’dan uzaklaştırdığı Yeltsin
çıktı ve tank üzerinde koskoca Sovyet ordusunu durdurdu, ‘Demokrasi önderi’
sıfatı ile Gorbaçov’un yerine geçti.
Yeltsin kısa
sürede gücünü sağlamlaştırdı. 1991 Ekim ve Kasım'da yeni hükümet kuruldu. Yeltsin
1992’de Komünist Parti’nin üstünlüğüne son verdi, kamu kuruluşlarını özelleştirdi,
bozulan Rus ekonomisini düzeltmek için, IMF ve Dünya Bankası'na başvurdu. Özgür
basını destekledi. İş adamları ve mafya ekonomiyi devralmaya başladı, yoğun yolsuzluklar
başladı.
Hangi rejim
olursa olsun, fark etmiyordu. Menfaat ve aç gözlülük insanın genlerine
programlanmıştı…
Ekonomik
programa eski komünist ve muhafazakâr milliyetçiler karşı çıktı. Devlet başkanı
ile kongre mücadelesi üzerine, 1993'te Yeltsin kongre için yeni seçimlerin
yapılacağını ilan etti. 1993 Ekiminde kongre taraftarlarıyla Yeltsin'e bağlı ordu
ve içişleri kuvvetleri arasındaki sokak savaşlarında Parlamento topa tutuldu. Yeltsin
yanlısı güçler galip geldi. Yeltsin, daha güçlü devlet başkanlığı yetkileri ve
iki meclisli parlamento imkânı sağlayan yeni bir anayasa hazırladı, Aralık
1993'te referandum yapıldı. Amerikan ve Fransız örneklerine bina edilen modelle
yasama organı Duma'nın yetkileri sınırlandırıldı. 12 Aralık 1993 erken genel
seçiminde hiçbir parti tek başına iktidara gelecek sandalye kazanamadı. Aşırı
milliyetçiler, liberaller, çiftçiler ve komünistlerden oluşan partiler arasında
Yeltsin ağırlıklı isim oldu,
Duma ile
başkanlık arasındaki mücadele 1995 Çeçen savaşıyla yoğunlaştı. 1996
seçimlerinde Yeltsin makamını koruyamayacak gibiydi.
Rusya son beş
yılda çok değişmişti…
Komünist
Parti'nin yerini güvenlik kuvvetleri, silahlı kuvvetler, oligarklar, güçlü iş
yöneticileri ve bölgesel liderler almıştı. Yeni yönetici sınıf zenginleşirken
halk yine acı çekiyordu. Komünistlerin lideri Genadi Zuganov ve General Aleksandr
Lebed gibi iki güçlü aday karşısındaydı. Ekonomi gerilemişti. Ama sağlık ve
alkol zafiyeti olan Yeltsin, üç Amerikalı uzman ve medya sayesinde 1996
başkanlık seçimlerini kazandı.
Yeltsin ikinci
kez başkan seçildikten sonra, IMF'den 40 milyar dolar borç alındı. Para devlet
kasası yerine Yeltsin'in kızı Tatyana ile seçimlerde Yeltsin'den yana olan
özelleştirme vurguncularının Amerika ve Avrupa'daki banka hesaplarına yatırıldı!
Aynı yıl (1996)
Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan Şanghay Beşlisi’nin temellerini
attı.
Yeltsin,
sağlığının giderek bozulmasıyla, 1993'ten 1998 Martına kadar Başbakan Viktor
Chernomyrdin'e güvenmişti. Onu azledince yerine 35 yaşında bir ekonomist atadı ama
Ağustos'ta onu da görevden aldı. Duma Chernomyrdin'in tekrar görevlendirmesine
karşı çıktı. Sonunda kıdemli bir asker diplomat ve KGB'nin dışişleri sorumlusu Yevgeny
Primakov üzerinde anlaşıldı. Primakov, Yeltsin tarafından herhangi bir gerekçe
gösterilmeden ve uyarılmadan görevden alınıncaya kadar, bir yıla yakın görevde
kaldı.
Yerine başka bir
eski ajan, KGB'nin içişlerinden sorumlu olarak görev yapmış Vladimir Putin
getirildi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder